Şimdi şöyle bir düşünün bir pirinç tanesinin üstüne ne kadar büyüklükte kaç tane yazı yazabilirsiniz. Biz sizin yerinize tahmin edelim belki birkaç harf yazabilirsiniz ama en fazla yazabileceğiniz iki kelime olacaktır. İşte bir pirinç tanesinden daha küçük olan hücrelerimizde ciltler dolusu yazı vardır belki bunu bilmiyorsunuz ancak bir hücre çekirdeğindeki tek bir molekül içerisinde bir milyon sayfa kadar yazı vardır.
İşte bu mantıktan yola çıkarsak daha biz doğmadan önce hücrelerimiz vasıtasıyla bize bir kodla program yüklenmiş ve dünyaya biz kurgulanmış bir şekilde gönderilmişizdir. İşte bu düzen bizim DNA’mız da saklanmıştır. DNA’mızdaki bu sistem bizleri o kadar güzel bir şekilde idare eder ki bizler 30 yaşına geldiğimiz de dahi bu saklı olan kod ortaya çıkar ve bizim saç rengimizden boy uzunluğumuza kadar her şeyi planlar.
Hiç düşündünüz mü bu bir bilgisayar değil, bir kütüphane değil sadece bir et parçası ve bu et parçasının içerisine bu sistem acaba nasıl yerleştiriliyor. Bu aslında bir yaradılış mucizesidir. İnsanın DNA’sı kesinlikle bilgisayarlarınızdaki bir mikroçip’ten daha çok yer kaplar ve daha uzun ömürlüüdür. Bu noktada insan zekâsı henüz ne kadar geliştirirse geliştirsin DNA ‘daki bilgi saklama koşullarına erişememiştir.
İnsandaki her bir gen kendine özgür bir göreve sahiptir. Eğer ki bu dizilimde hata olmuş olsaydı işte o zaman gözleriniz ayaklarınızdan ayaklarınız da kafanızdan çıkabilirdi.
Güncellik devam etsin bu şekilde.